Network marketing’i sevmek için ne kadar çok sebep var. Mesela çalıştığımız veya çalışmak istediğimiz işleri düşünün. İş görüşmesine gidiyorsunuz, jilet gibi giyinip, kendimi nasıl daha iyi satabilirim diye kalıp cümleleri ezberleyip, 500 kişi arasından öne çıkmaya çalışıyorsunuz. Diyelim o şanslı kişi oldunuz, çalışmaya başladınız, önüze kariyer basamakları kondu, yönetici olmayı hedefliyorsunuz. Bölümün sadece bir yöneticisi var, 10 kişi aynı pozisyonu istiyor ve sadece 1 kişi o koltuğa oturacak. Buna ulaşmak için sadece çok çalışmak yetmiyor; politik hamleler, yalanlar, yalakalıklar… Daha küçük bir şirkete bakalım, iş hacmi, cirosu, potansiyeli, personel sayısı belli. Kendi yağında kavruluyor. Çalıştığınız pozisyon tek, yükselme şansınız yok, belli oranda bir zam alarak yıllar geçiyor…
LR‘a bakıyorum. Aynı basamaklar bizde de var. Kıskançlık, dedikodu, yalakalık bizde de var. Yok şu orga olmuş, yok bu bronz olmuş, kendi kendine yarışa girenler… Eee? Onu geçiyorsun da noluyor yani? İsterse o da senle aynı pozisyona geliyor. O da senle aynı parayı kazanabiliyor. Bizim işimiz böyle, bir ünvanı herkes ister, çok çalışan herkes alır! Bir de motivasyon meselesi var. Hangi işte ay sonu hedefini tutturmak için gece yarılarına kadar canla başla, kendi isteğiyle çalışır insan? Bir işte çalıştıkça, karşılığını aldıkça, her ay gelirin sürekli arttıkça, kimseye ihtiyacın olmadan kendi kendini motive edebilmek ne kadar güzel bir şey. Bana bir iş söyleyin, bir yönetici altındaki çalışanları onunla aynı seviyeye gelecek, hattta onu geçecek, ondan daha fazla para kazanacak diye mutlu olsun?
İşte tam da bu sebeplerden çok seviyorum bu işi. Çalışıyorum, herşeye kulağımı tıkıyorum, kendi yoluma bakıyorum!
Ekip olarak güzel bir Mart ayı geçirdik. Vazgeçmedik, güzel hatalarımızla kendi yolumuzdan devam ettik. Şimdi Nisan başladı; yeni deste, yeni şanslar. O zaman tüm vazgeçmeyenlere gelsin 😉