Şöyle demişti bana Mehmet Altınok telefonda yaptığımız görüşmede: “Network marketing’de üst kademedeki liderlere peygamber muamelesi yapılmasına karşıyım. Onlar da bizim gibi normal insanlar aslında”. “Katılıyorum” demiştim, “Ben de hiç sevmiyorum.”
Bu konu üzerine bir süredir gözlem yapıyorum ve sık sık düşünüyorum. Kesinlikle belli kişiler üzerinden değil, genel davranış şekilleri üzerinden yaptığım bir kaç çıkarım var ve bunları bizim işimiz için sakıncalı buluyorum.
Şimdi bu işte hızlı veya yavaş yükselmiş olan pek çok lider var. Böyle olunca ister istemez ekipleri tarafından alkış, övgü, el üstünde tutulma kaçınılmaz oluyor. Bunun sonucunda lider de ister istemez biraz “havaya giriyor”. Nasıl girmesin? Herkes ona durmadan işi çok iyi yaptığını, örnek aldıklarını, en iyisi olduğunu söylüyor. İnsan doğası bu, tabiki hoşuna gidiyor bu söylemler. Bir nevi “başarı sarhoşluğu” yaşıyor. Bolca alkış, ünvan ve sürekli artan parayla kendini sadece işinde değil, bilgelikte de daha üst kademede görebiliyor. Daha iyi bildiği yanılgısı ve üzerindeki başarı baskısıyla sağlıklı düşünemeyebiliyor. Bence buradaki en büyük tehlike liderin alt ekipleri ve yeni iş ortaklarıyla empati kurma kabiliyetini kaybetmesi ve onlara yabancılaşması. Kendi adıma da en büyük riski bu olarak görüyorum. İkinci tehlike de liderin daha fazla hırslanması ve rekabet uğruna daha fazla hata yapması.
Yeni iş ortakları açısından da tehlikeler var. Lideri pohpohlandıkça onu çok yetenekli, ayrıcalıklı bir insan gibi görmeye başlıyor. “Ben onun gibi olamam” kafasına girebiliyor. Belki de başkasının başarısının çok yüceltilmesi yüzünden kendi potansiyelinin farkına varamıyor. “O bu yüzden başardı, o çok iyi, o çok yetenekli” diye düşünerek kendini demotive edebiliyor.
Ben şöyle düşünüyorum: Liderler ayrıcalıklı veya çok yetenekli insanlar değiller. Maddi ve manevi birikimleri, donanımları, tecrübeleri, azimleri, herkesten farklı yönleri sayesinde diğerlerine nazaran daha hızlı yükselebiliyorlar. Şüphe götürmez şekilde çok fazla zaman ve emek harcıyorlar. Tutkuyla çalışıyorlar! Kısacası birşeyleri diğerlerine göre daha iyi ve farklı yaptıkları için oradalar ama bu “iyi” olan şey daha sabırlı olmak da olabilir. Birbirimizden daha iyi olduğumuz taraflar olabilir ama bu sizin de aynı başarıyı elde edemeyeceğiniz anlamına gelmez, gelmemeli.
Ekibime hep şunları söylüyorum: Sizin de iyi olduğunuz noktalar vardır. LR’da bunları ön plana çıkarmaya çalışın. Ben iyi yazarım ama ağzım iyi laf yapmaz. Sen belki iyi yazamazsın ama bir kahve içelim der, kişinin ağzından girer burnundan çıkarsın 🙂 Mevcut işinin sana sağladığı tecrübe ve yeteneklerin var, onları LR’da kullan. Ben erkeğim, yapıyorum, sen kadınsın daha iyi yaparsın. Ben ürünleri okudum, araştırdım, öğrendim; istersen sen de öğrenirsin, zor değil. Benim de ilk ay primim 50 liraydı. Ben de 1000 tane hayır duydum. Onun da kocası istemiyordu. Bak o da senin gibi öğretmen. Bak bu da ufak bir şehirde yaşıyor ama kocaman bir ekibi var…
Kendime ise hep şunları hatırlatıyorum: Sana “lider” ünvanını şirket verdi. Ama ünvanla değil; yol göstermekle, liderler çıkartmakla lider olunur. İşini doğru yapmaya, hatalardan dersler çıkarmaya, her fırsatta daha çok öğrenmeye çalış. Yüksel ama yüksekten bakma. Ben değil, biz ol. Empati kur!
Zamanında çok blog yazdığım için bu grubu da biraz kişisel yayın aracım olarak kullanıyorum. Dolayısıyla burada yazdıklarım hem eleştiri, hem de bu işi yaptığım için bir öz eleştiridir. Yazıyorum ki kayıt altına alayım, bu hataları yaparsam dönüp eski “ben”i hatırlayayım 🙂 Anafikir ise hepimiz için geçerli: İyi bir lider olmak istiyorsanız liderlerinizi sevin, saygı duyun, örnek alın, alkışlayın. Ama herşeyin fazlasının zarar olduğunu da unutmayın; hem lideriniz, hem de sizin için…
Yazımı sık sık alıntı yaptığım ve bazı görüşlerini kafama kazımaya çalıştığım Robin Sharma’nın ‘Liderlik Bilgeliği’ kitabından bir bölümle tamamlayayım:
İleri görüşlü liderler, doğru görünmekten ziyade doğru olanı yapmayı önemserler. Liderliklerini, bütün hissedarları memnun etmeleri gereken bir popülerlik yarışması olarak görmezler. Herkesin çıkarlarını hesaba katan çok net bir gelecek odakları vardır ve muntazam şekilde buna doğru ilerlerler. Vizyonları bir deniz feneri işlevini görür; etrafını saran girdapta, takip etmeleri gereken yolu aydınlatır. Liderlikleri derin köklere sahip ilkelere dayanır; amaçlarını ve içlerindeki ateşi körükleyen ilkelere. Söyledikleri ile yaptıkları uyumludur-kişilikleri tutarlıdır. Namuslu bir lider, dudaklarının kalbine ihanet etmesine asla izin vermez ve her zaman hareketlerine ilkelerinin yol göstermesine olanak tanır. İlkeli bir lider ol Peter. Kendinden daha büyük bir şeyi temsil et. İnsanlar sana saygı duymaya başlayacaklardır.